FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA hayatı ve şiirleri
1 sayfadaki 1 sayfası
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA hayatı ve şiirleri
FAZIL HÜSNÜ DAĞLARCA hayatı ve şiirleri
1914 yilinda Istanbul'da dogdu. Kuleli Askeri Lisesi'ni ve Harp Okulu'nu bitirdi (1935). 1950 yilinda kendi istegi ile ordudan ayrildi. Basin-Yayin ve Turizm Genel Müdürlügü'nde, Çalisma Bakanligi'nda Is Müfettisi olarak çalisti (1960). Istanbul Aksaray'da Kitap Kitabevi'ni kurdu, yönetti. Türkçe adli bir dergi çikardi (1960-1964). Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyesiydi.
Yavaslayan Ömür adli ilk siiri 1933'te Istanbul dergisinde çikti. Aile, Ataç, Çagri, Devrim, Inkilapçi Gençlik, Kültür Haftasi, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlik, Vatan, Yeditepe, Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde siirlerini yayimladi. Siirlerinde magara devri insanlarindan günümüz insanina dek insanin, iç ve dis dünyasini benzersiz anlatimiyla isledi. Ilk yapitindan baslayarak Türk siirine yepyeni bir anlam, kavrayis ve ses getirmistir. Siirimizin en verimli sanatçisidir, siirini sürekli olarak yenileyen özelligi ile Türk Siirinin Ses Bayragi nitelemesine deger görüldü.
--------------------------------------------------------------------------------
ÇOCUK KUŞ
Bir kuştu,
Allı allı bir kuş.
Her tüyüne bir çiçek bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Mavili mavili bir kuş.
Her tüyüne bir boncuk bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Yeşilli yeşilli bir kuş.
Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar
Uçtu o.
--------------------------------------------------------------------------------
ÖLÜ
Hangi mahallede imam yok,
Ben orada ölecegim.
Kimse görmesin ne kadar güzel,
Ayaklarim, saçlarim ve her seyim.
Ölüler namina, azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balik;
Müslüman degil miyim, hasa,
Fakat istemiyorum, kalabalik.
Beyaz kefenler giydirmesinler,
Sizlamasin karanligim havada.
Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayim,
Ki bütün azalarim hülyada.
Hiçbir dua yerine getiremez,
Benim kainatlardan uzakligimi.
Yikamasinlar vücudumu, yikamasinlar,
Çilginca seviyorum sicakligimi...
--------------------------------------------------------------------------------
RAHATLIK
Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine çiçekler açacak dallarda.
Dallarda açan çiçekler gibi,
Yine çocuklar uyuyacak masallarda.
Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine uykular havuzda dibe gidecek.
Havuzlarda kaybolan uykular gibi,
Yine çocuklar mektebe gidecek.
Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine göklerden mavi gölgeler inecek yere.
Toprağı nurlardıran mavi gölgeler gibi,
Yine çocuklar gülümseyecek, askerlere.
Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine meltemler geçecek denizlerden.
Denizlerden geçen meltemler gibi,
Yine çocuklar olacak, rahatlık veren.
--------------------------------------------------------------------------------
SİNCAP
Şu ağacın tepesinde
Var bir sincap
Ceviz kırar, yemek arar.
Her gün göremem ki
Saklar onu
Anne yapraklar.
--------------------------------------------------------------------------------
YENİ ER
Savaş çıkmıştı
Orduya aldılar onu
Tüfek verdiler
Mermi verdiler
Süngü verdiler
Bomba verdiler
Gaz maskesi verdiler
Tanımadığı adını bilmediği
Bütün gereçleri verdiler
Dağ başında gözcüydü o
Aşağıda ırmak sanki bir gelin-
Sanki bir kuş - yeryüzünde akan bir kuş
Orman koyu yeşil - yeşil - açık yeşil
Sanki bilgeler arası çağsal toplantı
Ki mavi söylencelere benzemektedir
Yarısı görünen göl
İşte başaklar sallana sallana
Sürezi yenilemekte evrensel bir devinim
Hepsi bir severlik içinde sessiz
Ötelere ulaşmaktadırlar kendi varlıklarından
Baktı yeni er üstüne başına mırıldandı:
Peki niye
Bunca güzellklere karşı
Böylesine çirkin giyinmek
--------------------------------------------------------------------------------
YÜZÜKOYUN
Yüzükoyun yatma diyor annem
Yatar mıyım hiç,
İster miyim
Yüzümün
Koyun olduğunu?
--------------------------------------------------------------------------------
BU ELLER MİYDİ
Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.
Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.
Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.
Kaybolmuş o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken...
Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.
Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan !
--------------------------------------------------------------------------------
Çanakkale'de Ölüm
Sen ölüm,
Evlerde pissin ama,
Dağlarda iğrençsin.
Sen ölüm,
Birinin adı silinir de,
Adın geçer ancak.
Sen ölüm,
Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da
Tutarsın, görürsün oralarda ancak.
Sen ölüm,
Ülkelerde kötüsün ya
Ülkelerarası daha çirkinsin.
Sen ölüm,
Sayrılıklardan sonra gelirsin peki,
Şu dev gibi, şu dipdiri gençlerle işin nedir?
--------------------------------------------------------------------------------
İKİ UCUNDAN SEVİŞMEK
Birinin ayaklarında
Birinin başı vardı
Böylece biraz daha soyundular çıktılar
Kendilerinden
ünde.
--------------------------------------------------------------------------------
GÜN AĞARIRKEN
Öyle seviştiler ki
Kadın erkekte kaldı
Erkek
Kadında
--------------------------------------------------------------------------------
DOKUNUSUZ
Öyle soyundular ki
Yoktu
Artık
İçinde bulundukları an
1914 yilinda Istanbul'da dogdu. Kuleli Askeri Lisesi'ni ve Harp Okulu'nu bitirdi (1935). 1950 yilinda kendi istegi ile ordudan ayrildi. Basin-Yayin ve Turizm Genel Müdürlügü'nde, Çalisma Bakanligi'nda Is Müfettisi olarak çalisti (1960). Istanbul Aksaray'da Kitap Kitabevi'ni kurdu, yönetti. Türkçe adli bir dergi çikardi (1960-1964). Türk Dil Kurumu Yönetim Kurulu üyesiydi.
Yavaslayan Ömür adli ilk siiri 1933'te Istanbul dergisinde çikti. Aile, Ataç, Çagri, Devrim, Inkilapçi Gençlik, Kültür Haftasi, Türkçe, Türk Dili, Türk Yurdu, Varlik, Vatan, Yeditepe, Yücel, Yenilik, Yön, gibi dergi ve gazetelerde siirlerini yayimladi. Siirlerinde magara devri insanlarindan günümüz insanina dek insanin, iç ve dis dünyasini benzersiz anlatimiyla isledi. Ilk yapitindan baslayarak Türk siirine yepyeni bir anlam, kavrayis ve ses getirmistir. Siirimizin en verimli sanatçisidir, siirini sürekli olarak yenileyen özelligi ile Türk Siirinin Ses Bayragi nitelemesine deger görüldü.
--------------------------------------------------------------------------------
ÇOCUK KUŞ
Bir kuştu,
Allı allı bir kuş.
Her tüyüne bir çiçek bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Mavili mavili bir kuş.
Her tüyüne bir boncuk bağladılar
Uçmadı o.
Bir kuştu,
Yeşilli yeşilli bir kuş.
Her tüyüne bir çocuk kordelası bağladılar
Uçtu o.
--------------------------------------------------------------------------------
ÖLÜ
Hangi mahallede imam yok,
Ben orada ölecegim.
Kimse görmesin ne kadar güzel,
Ayaklarim, saçlarim ve her seyim.
Ölüler namina, azade ve temiz,
Meçhul denizlerde balik;
Müslüman degil miyim, hasa,
Fakat istemiyorum, kalabalik.
Beyaz kefenler giydirmesinler,
Sizlamasin karanligim havada.
Omuzlardan omuzlara geçerken sallanmayayim,
Ki bütün azalarim hülyada.
Hiçbir dua yerine getiremez,
Benim kainatlardan uzakligimi.
Yikamasinlar vücudumu, yikamasinlar,
Çilginca seviyorum sicakligimi...
--------------------------------------------------------------------------------
RAHATLIK
Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine çiçekler açacak dallarda.
Dallarda açan çiçekler gibi,
Yine çocuklar uyuyacak masallarda.
Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine uykular havuzda dibe gidecek.
Havuzlarda kaybolan uykular gibi,
Yine çocuklar mektebe gidecek.
Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine göklerden mavi gölgeler inecek yere.
Toprağı nurlardıran mavi gölgeler gibi,
Yine çocuklar gülümseyecek, askerlere.
Sen büyüdüğün vakit çocuğum,
Yine meltemler geçecek denizlerden.
Denizlerden geçen meltemler gibi,
Yine çocuklar olacak, rahatlık veren.
--------------------------------------------------------------------------------
SİNCAP
Şu ağacın tepesinde
Var bir sincap
Ceviz kırar, yemek arar.
Her gün göremem ki
Saklar onu
Anne yapraklar.
--------------------------------------------------------------------------------
YENİ ER
Savaş çıkmıştı
Orduya aldılar onu
Tüfek verdiler
Mermi verdiler
Süngü verdiler
Bomba verdiler
Gaz maskesi verdiler
Tanımadığı adını bilmediği
Bütün gereçleri verdiler
Dağ başında gözcüydü o
Aşağıda ırmak sanki bir gelin-
Sanki bir kuş - yeryüzünde akan bir kuş
Orman koyu yeşil - yeşil - açık yeşil
Sanki bilgeler arası çağsal toplantı
Ki mavi söylencelere benzemektedir
Yarısı görünen göl
İşte başaklar sallana sallana
Sürezi yenilemekte evrensel bir devinim
Hepsi bir severlik içinde sessiz
Ötelere ulaşmaktadırlar kendi varlıklarından
Baktı yeni er üstüne başına mırıldandı:
Peki niye
Bunca güzellklere karşı
Böylesine çirkin giyinmek
--------------------------------------------------------------------------------
YÜZÜKOYUN
Yüzükoyun yatma diyor annem
Yatar mıyım hiç,
İster miyim
Yüzümün
Koyun olduğunu?
--------------------------------------------------------------------------------
BU ELLER MİYDİ
Bu eller miydi masallar arasından
Rüyalara uzattığım bu eller miydi.
Arzu dolu, yaşamak dolu,
Bu eller miydi resimleri tutarken uyuyan.
Bilyaların aydınlık dünyacıkları
Bu eller miydi hayatı o dünyaların.
Altın bir oyun gibi eserdi
Altın tüylerinden mevsimin rüzgarı.
Topraktan evler yapan bu eller miydi
Ki şimdi değmekte toprak olan evlere.
El işi vazifelerin önünde
Tırnaklarını yiyerek düşünmek ne iyiydi.
Kaybolmuş o çizgilerden
Falcının saadet dedikleri.
O köylü çakısının kestiği yer
Söğüt dallarından düdük yaparken...
Bu eller miydi kesen mavi serçeyi
Birkaç damla kan ki zafer ve kahramanlık.
Yorganın altına saklanarak
Bu eller miydi sevmeyen geceyi.
Ayrılmış sevgili oyuncaklardan
Kırmış küçücük şişelerini.
Ve her şeyden ve her şeyden sonra
Bu eller miydi Allaha açılan !
--------------------------------------------------------------------------------
Çanakkale'de Ölüm
Sen ölüm,
Evlerde pissin ama,
Dağlarda iğrençsin.
Sen ölüm,
Birinin adı silinir de,
Adın geçer ancak.
Sen ölüm,
Eli tutmaz olur da, gözü görmez olur da
Tutarsın, görürsün oralarda ancak.
Sen ölüm,
Ülkelerde kötüsün ya
Ülkelerarası daha çirkinsin.
Sen ölüm,
Sayrılıklardan sonra gelirsin peki,
Şu dev gibi, şu dipdiri gençlerle işin nedir?
--------------------------------------------------------------------------------
İKİ UCUNDAN SEVİŞMEK
Birinin ayaklarında
Birinin başı vardı
Böylece biraz daha soyundular çıktılar
Kendilerinden
ünde.
--------------------------------------------------------------------------------
GÜN AĞARIRKEN
Öyle seviştiler ki
Kadın erkekte kaldı
Erkek
Kadında
--------------------------------------------------------------------------------
DOKUNUSUZ
Öyle soyundular ki
Yoktu
Artık
İçinde bulundukları an
Similar topics
» CAN YÜCEL hayatı ve şiirleri
» ECE AYHAN hayatı ve şiirleri
» ALİ YÜCE hayatı ve şiirleri
» NAZIM HİKMET hayatı ve şiirleri
» BEHCET NECATİGİL hayatı ve şiirleri
» ECE AYHAN hayatı ve şiirleri
» ALİ YÜCE hayatı ve şiirleri
» NAZIM HİKMET hayatı ve şiirleri
» BEHCET NECATİGİL hayatı ve şiirleri
1 sayfadaki 1 sayfası
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz